10 Haziran 1999’da NATO Genel Sekreteri Havier Solana hava saldırılarını durdurdu. BM Güvenlik Konseyinin 1244 No.lu Kararı ile Yugoslavya’nın, şiddet eylemlerine bir an önce son vererek, askeri, polis ve paramiliter gruplarını hızla bölgeden çekmesi kararlaştırıldı. Kosova’yı BM idaresine bırakan karar çerçevesinde ayrıca UNMIK’in kurulması ve NATO liderliğindeki barışı koruma gücü KFOR’ UN bölgede konuşlanması öngörülüyordu. Beklenmedik olay Rusya’nın tarih yapraklarında gibi 1999 yılında yine Sırbistan’ın arkasında yer alarak Kosova’ya Bosna’daki barış gücü birliklerini indirmesi olmuştu. En fazla korktuğum ve büyük bir tragedyanın kapıda olduğuna inandığım olay bu olmuştu.Çünkü geride kalan yirmi yıllık soğuk savaş döneminde bile olagelen olaylardan fazla ABD’nin ve Rusya’nın birbirine girebileceği dönem Haziran 1999 tarihinde tekrarlanmıştı. NATO’nun hava harekâtının sonucu olarak Miloşeviç teslim olmuş ve kuvvetlerini Kosova’dan geri çekmeye başladığında Rusya tek yanlı karar alarak Bosna’da bulunan barış üssünden birliklerini çekerek konvoy olarak Kosova’ya acil yolladı. Hedefleri Priştine havaalanı ve Kosova’nın Sırbistan’la sınır çizgisi bölgeleriydi.
Aynı zamanda doğrudan Rusya üslerinden altı hamlede takviye kuvvetlerini getirmeyi planlamışlardı. Günümüze kadar Rus hükümetinde kimin bu eylem kararını aldığı ve tam olarak hedeflerin ne olduğu bilinmemektedir. Hedeflerinin Rus birliklerinin önemli bir toprak parçasını kontrol ederek Kosova’nın bir parçasının devamında da Sırp idaresi altına kalması ve paylaşımı gerçekleştirmek durumuna getirmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu eylem Ruslar tarafından hiçbir zaman açıklanmamıştır. Bilinen şudur ki o sırada Bulgaristan, Romanya ve Macaristan Rus taşıt uçaklarına kendi ülkeleri üzerinden uçmalarına izin vermedikleri bilinmektedir. Bundan sonra diplomatik baskılar sonucu Rusya bu niyetinden vazgeçtirilmişti. Sözü edilen Rus eylemi Kosova’da bulunan NATO kuvvetleri ve bu kuvvetlerin Genel Komutanı Vesli Klark arasında Bosna’dan gelmekte olan Rus kuvvetlerinin bir araya getirilmesi konusunda da sert tartışmaların olageldiği bilinmektedir. NATO konuya yumuşak yaklaşım sergileyerek sonunda konu kapatılmıştır. Ruslar bu konuda öngördükleri hedeflerini gerçekleştirebilmek için yeterli kuvvete sahip olmadıklarının farkına varmış, konunun böyle kapatıldığını iddia edenler de var. Gerçek şudur ki ciddi çatışmalar için gerçek potansiyel ortadaydı. Her iki taraf ek adım atabilecek duruma gelmişti. NATO kuvvet kullanarak Rus birliklerini Priştine havaalanından çıkartmaya kalkışabilirdi.
Ruslarda Balkanlarda batının hedeflerine karşı gelme isteği hala mevcuttur. Batının Kosova nihai statüsü ve çizilmiş sayılan sınırlar içerisinde bağımsızlık kazanması konusunda Rusya’yı kandırabileceği tahmini yanlış olabileceğinden korkmak gerekir. Eğer bu korkulan gerçekleşirse o zaman BM Güvenlik Konseyinde çevre yollara yani rezolusyon yerine teker teker ülkelerin Kosova’yı bağımsız devlet kabul ederek zamanla bu konunun kendiliğinden çözümlenmesine bırakmak işi kalabilecektir. Bu tahmin daha Boris Yeltsin Başkan iken yapılmıştır. O dönemde Rusya zayıf olmakla birlikte Kosova konusu gündemde olmasına karşın batının baskısına uymak zorundaydı. Şimdi Rusya’nın durumu değişmiş ve kendi dış politikasında dişlerini gösterebilecek konuma geldiği için konunun nasıl çözümleneceğini beklemek gerekmektedir.
Şimdi de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine Ahtisari’nin önergesi sunulduğunda Rusya “erken” olarak değerlendirdi. Müzakerelerin daha devam etmesinden yana tavrını koydu. Ve buna Ahtisari’nin tüm olası çabaları kullanmadığı iddiasıyla yerine yeni bir müzakerecinin bulunmasından söz etmeye başladı. Ruslar iki tarafın kabul edeceği çözümden yana oldukları ısrarını sürdürdü. Sırp tarafını memnun edecek olan çözüm Kuzey Kosova’nın Sırbistan’a verilerek eyaletin paylaşılması anlamını taşıdığını söylemekte fayda vardır. Sırbistan resmilerinin çabaları arkasında Kosova’nın paylaşımı üzerine tezler üreten ve bu tezler üzerine kitaplar yazarak Sırbistan halkını ve yöneticilerini yönlendiren milliyetçi Sırp yazar Dobritsa Çosiç’in fikirlerinin yatmakta olduğunu tekrarlamakta fayda vardır.
KOSOVA HARİTASINA BİR GÖZ ATALIM:
Uluslararası topluluğun almış olduğu üç olmazsa olmaz katı kararları şöyle:
BM’nin dışında, süreçte rol oynayan bir diğer önemli oyuncu da ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya’dan oluşan Kosova Temas Grubudur.
Temas Grubu statü sorununun çözümüyle ilgili olarak, diğer hususların yanı sıra müzakerelerin olası sonuçları arasında 1999 öncesi duruma geri dönülmesi, eyaletin bölünmesi veya herhangi başka bir ülkeyle birleşmesi olasılığını dışlayan bir dizi kılavuz ilke hazırlamıştı.
Sırbistan ve arkasında olan Rusya uluslar arası toplumun ve kararlar alınırken Temas Grubu içerisinde Rusya’nın da bulunmasına karşın birazdan sıraladığımız ilkelerden birini bozmak istemektedirler. Bu ilke “eyaletin bölünmesi” ilkesidir. Yukarıda verdiğim Kosova haritasına iyi göz attıktan sonra bunun fiziki olasılığı olduğu görülebilir. Kuzey Kosova özellikle de bu bölgenin en önemli zenginlik kaynaklarından biri olan Trepça madeni eyaletin bölünmesi durumunda Sırplara ait olabilecektir. Gerçi sahadaki yerleşim bakımından Kosovalı Sırplara böyle bir bölünme uygun gelmemektedir. Bu bölünmenin gerçekleşmesi durumunda Kosovalı Sırpların yarısından fazlasının yerinden edilmesi ve kuzeye taşınması gerekecektir. Sırp milliyetçilerin 1990 yılından bu yana Sırp halkı için değil toprak için akıl almaz savaşları başlattığı göze alındıktan sonra Sırp politikacıların ve fikir babalarının bu konunun umurunda olmadığı görülmüştür.
Bu değişmelerin olması durumunda Kosovalıların ve genelde Arnavutların tepkisi mutlaka şiddetli olacaktır. Arnavut Sorunun Üç Ayağı gündeme gelebilecektir. Yine Balkanlarda kan dökülecektir. Ve domino kuralları başlatılarak bu durumdan Makedonya, Karadağ, Sırbistan sınırları çizgisi etkilenebilecek duruma gelebilecektir. Her şey doğal gözüküyor Ruslara. Gözden çıkardıkları bir şey var. Bu arada Arnavutlar yeni müzakerelerin yapılmasını kabul etmeyecek ve bağımsızlık ilan edeceklerdir. Rusya başka bir müzakereci bulabilir ama “kendi kendisiyle konuyu müzakere edebilir”.
Artık sabrı tükenmiş Arnavutlar gayri ciddi ve oyalama taktikleriyle karşılarına çıkarak müzakere oyunu oynayan Sırplarla müzakere etmek istemiyorlar. Arnavutların arkasında ABD ve AB ‘de var. Onlarda müzakerelerin sürdürülmesini istemiyorlar.
Bu yazıyı web sayfanızda alıntılayın
v.1.4.6 © -
|