URUK’TAN PRÝZREN’E
<<Tanrý Enlil ülkeler kralý, tanrýlarýn babasý, onun güvenilir sözü ile tanrý Ningirsu (ve) onun tanrý Þara’sý yerlerini ayýrdýlar (sýnýrý belirlediler). Kiþ kralý Mesilim tanrýçasý Iþtaran’ýn sözü (emri) ile tarlasýnýn keseklerini kýrdý (ekime hazýrladý) oraya stel yaptý (dikti). Uþ, Umma ensisi(yöneticisi) hýrslý tasarýlara göre iþ yaptý (hareket etti). (Konmuþ olan) o steli tahrip etti, Lagaþ’ýn kýrýna götürdü (taþýdý). Tanrý Enlil’in kahramaný tanrý Ningirsu, doðru buyruk üzerine Umma kenti ile savaþ yaptý. Tanrý Enlil’in sözü (emri) ile (düþmana) bir að serpti, topraðýn ortasýnda kýrda, o yerde yýðýldýlar (doldular). Eannatum Lagaþ ensisi büyük bilge, Entemena Lagaþ ensisi, Umma ensisi Enakalle ile yerini ayýrdý (sýnýrýný belirledi). Su kanalýný, büyük nehirden (Dicle’den) Edinna’nýn kýyýsýna kadar çýkarttý. Ningirsu tapýnaðýný 60 x 3 + 30 sutu ölçüsünde uygun olarak Umma kanalýna kadar çizdi, sarayý (içine) almadý, yapýlmýþ kanalda bir stel yazdý (dikti). Mesilim’in stelini yerine döndürdü.>>
* * *
Size Sümerlerden söz edeceðim. Günümüzden 5000-6000 yýl önce yaþamýþ olan bir uygarlýðý anlatacaðým. Bakalým, beni Sümerlere çeken þey sizi de çekecek mi? Bakalým, bilim adamlarýmýzdan rahmetli Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nýn Sümercede bulduðu yüzlerce Türkçe söz sizi çekecek mi? Ben, bu sözlerden birkaçýný örnek olarak vereceðim. Aþaðýdaki bölümlerde yatýk olarak yazýlan söz Sümercedir. Onun yanýnda, parantezin içinde yer alan söz ise, Sümercedeki sözün Eski Türkçedeki dengidir, karþýlýðýdýr. (“”) iþaretlerinin içinde de anlamlarý verilmiþtir. Eski Türkçe MS. 1200 yýlý civarýna kadar kullanýlan Türkçe dönemidir. Bu çalýþmasýnda, merhum hoca Osman Nedim Tuna, belli dil metotlarýyla Sümerce ve Türkçeyi karþýlaþtýrmýþ ve belli formüllerle ses denkliklerini bulmuþtur. Mesela, Sümercede “g” ile baþlayan sözler Türkçede “g”sizdir: Gud-Ud “öküz”… Mesela, Sümercede “d” ile baþlayan bazý sözler Türkçede “y” ile baþlar: Dip-Yip “ip”… Mesela, Sümerce bazý sözlerle Türkçeleri aynýdýr: Sag-Sag…
Ben uzun zamandýr hep ayný þeyi diyorum; bizim kültürümüzün bilinmeyen çok yönü var. Alýn size bir bilinmeyen daha. Sümerlerle Türklerin iliþkileri, etkileþimleri üzerine çok az ilgilenilmiþtir. Bu konudaki çalýþmalar oldukça azdýr. Ben, hem uzmanlýk alaným gereði, hem de bilgim gereði, size Sümerce ve Türkçenin iliþkisinden bahsetmeye çalýþacaðým. Sümerlerle Türklerin diðer iliþkileri konusunda þimdilik bir þey söylemeyeceðim. Þimdi sizden, bu yazýyý okurken veya okuduktan sonra biraz düþünmenizi isteyeceðim. Türkçenin nasýl bir dil olduðunu düþünerek daha iyi anlamaya çalýþýn. Türklerin ne kadar eski bir ýrk olduðunu bir kez daha düþünerek fark edin. Orada, burada kendinize ait bir þeyler bulun. Kosova’dan Özbekistan’a, Mýsýr’ýn içlerinden bugünkü Rusya Federasyonu’nun ortalarýna ve daha birçok yere yayýlan bu ýrkýn nasýl olup da bu kadar çok yerde bulunabildiðini anlamanýza belki yardýmcý olmuþ olacaðým. Acaba Türkler, Anadolu ve Balkanlar’a MS. 1000 yýlýndan itibaren mi geldiler? Yoksa bundan çok önceleri de oralarda yaþýyorlar mýydý? Sormasý benden, düþünmesi sizden.
* * *
Milada 3000 yýl var. Sümerler, þehir devletlerinde sag (sag “sað, saðlam”) bir þekilde yaþýyorlardý. Gud (ud “öküz”) gibi hayvanlar yardýmýyla tarým yapýyor; kabkagag (kap kacak) üretiyor; tibira (temir “demir”) vb. madenleri iþliyorlardý. Bu yaþamlarýyla, çalýþmalarýyla son derece geliþmiþ bir medeniyet yaratmýþlardý. Dilleri zamanla bütün bölgede kullanýlmaya, konuþulmaya baþlayan bu halk, Avrupa dillerine benzemeyen, Türkçe gibi eklemeli bir dil kullanýyordu.
Bölgelerinde en az 12 þehir devletleri vardý: Kiþ, Uruk, Ur, Sippar, Akþak, Larak, Nippur, Adab, Umma, Lagaþ, Badtibira ve Larsu. Bu devletlerin her biri, surlarla çevrili bir kent ile çevredeki köy ve arazilerden oluþuyordu. Her kentin kendi tanrýsý vardý; bu tanrýnýn tapýnaðý kentin merkez yapýsýydý. Diðer þehirlerde olduðu gibi, Nippur kentinde de o kentin tanrýsýna ait bir tapýnak vardý. Nippurlular, dingirleri (tengri “Tanrý”) Enlil’e baðlýydýlar. Onun tapýnaðý kentin merkezinde, en güzel yerindeydi.
Milattan önce aþaðý yukarý 3500 ila 2200 yýllarý arasýnda bugünkü Irak’ýn ortalarýnda hüküm süren Sümer uygarlýðý, uzun yýllar bölgeyi aydýnlattý. Sümer insanlarý, ne zag (sag “sað taraf”) taraftan ne de baþka bir yönden sýkýntý gördüler. Dört bulug (bulung “taraf”) da onlarýn yüksek medeniyetiyle, bilgileriyle yaþadý. Bulunduklarý kur (kuru “kara, kuru”) parçasýný Dicle ve Fýrat besliyordu. Dilleri de bu iki ýrmaðýn civarýnda bulunan kentlerinde yaþadý. Bu tir (yir “yer”) onlarýndý. Civarýnda bir sürü tul (yul “kaynak, pýnar”) bulunan verimli topraklar onlarýn kil tabletleri için de malzeme oluyordu.
Günümüze ulaþan bir belge olan Sümer Krallar Listesi’nde Tufan’dan önce sekiz kralýn hüküm sürdüðü yazýlýdýr. Tufandan sonra çeþitli kent devletleri ve bunlarýn hanedanlarý öbürleri üzerinde geçici olarak egemenlik kurdu. MÖ. 2000 yýlý dolaylarýnda Sümerler için sýkýntýlar baþladý. Çevreleri taga (yagý “düþman”) ile doldu. Devletlerini her türlü gig (ig “hastalýk”) sarmaða baþladý. Diðer kültürlerin baskýsý, egemenlik çabalarý arttý. Zamanla bölgeleri ele geçirildi ve bu durum onlara çok agar (agýr) geldi. Böylece Sümerler eski gücünü, etkinliðini yitirdi ama Sümer medeniyeti, diðer kültürleri etkilemeðe devam etti. Hammurabi zamanýndan az sonra, Sümerce ölü bir dil durumuna geldi.
* * *
Sözleri görünce birçok kiþinin aklýna bunlarýn tesadüfî bir durum arz edebileceðine iliþkin fikir gelmiþ olabilir. Bugün Türkçenin lehçeleri, þiveleri ve aðýzlarý göz önüne alýnýnca bu durumun son derece doðal olabileceði görülecektir. Eski Türkçe adak sözü bugün Türkiye Türkçesinde ayak iken Yakut Türkçesinde (Türkiye Türkçesine en uzak bölgenin Türkçesi) atah biçimindedir. Benzerlik bazen aynýlýk hâlini alýrken bazen de denk sözler birbirlerinden oldukça farklý bir hâlde olabiliyorlar. Mesela, Kosovalý Türklerin “yedi”si Yakut Türkçesinde sette biçimindedir. Buna karþýlýk, bütün, er, ürkmek, ölmek ve daha birçok isim ve fiil ise her iki Türkçe bölgesinde de ayný þekildedir. Benzer þekilde, bugün Kazak Türkçesinde jas olan söz Türkiye Türkçesinde yaþ biçimindedir.
Sümerce ve Türkçe birbiriyle akraba mýydý, deðil miydi? Bu konu bizi bu yazýda ilgilendirmiyor. Ancak, Sümerler ve Türkler arasýnda dil iliþkisinin bulunduðu muhakkaktýr. Bu kesinlik, rahmetli Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nýn tespit ettiði 168 söz ve gerekli açýklamalarla kanýtlanmýþtýr. Tarihî bir ilginin olduðu ortaya çýkmýþtýr. Bu ilgi, bizi coðrafi bir durumu düþünmeye getirmektedir. O durum da Türklerle Sümerlerin yaþadýklarý bölgelerin kesiþmesiyle ilgilidir. Böylece, Türklerin en az M.Ö. 3500 civarlarýnda Türkiye’nin doðu bölgesinde bulunduðu tespit edilmiþtir. Bunun yanýnda, muazzam tarihî derinlik sayesinde Türk dilinin zamanýmýzdan 5500 yýl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak varlýðý ispatlanmýþtýr. Sümerlerle etkileþimin olduðu yýldan Türkçenin doðuþ yýllarýna, geçmiþine hareket edilirse Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nýn 1978 yýlý sonunda tamamlayýp 1983 Aðustosunda yayýmladýðý Altay Dilleri Teorisi adlý çalýþmasýnda da Türkçenin yaþýna iliþkin belirttiði “yaþý, en pinti hesaplara göre 8500’dür” ifadesi desteklenmiþ olur. Böylece, “Ana Türkçeden Ana Doðu ve Batý Türkçesine kadar geçen zamaný da hesaba katarsak, bu devreden zamanýmýza kadar geçen 5500 yýlýn ikiye katlanmasý mümkündür.”
Yukarýda verilmiþ olan örnekler, açýklamalarla bugün yaþayan dünya dilleri arasýnda Türkçenin, en eski yazýlý belgelere sahip olan dil olduðu görülmüþtür. Bu belgeler de çivi yazýlý Sümer tabletlerinde yer alan alýntý sözlerdir. Türkçenin derinliði gördükçe, onun için çabalamanýn ne kadar lazým olduðunu da daha iyi anlamýþsýnýzdýr. Bu dil, dünyanýn en eski ve büyük dillerindendir. Bugün dünya dilidir denilerek her tarafa sokturulmaya çalýþýlan Ýngilizce, Türkçenin yanýna bile yaklaþamayacak kadar küçük, basit bir dildir. Ýngilizcenin yaygýnlaþmasýnda Batýnýn paralarýnýn ve silahlarýnýn çok büyük etkisi var. Bilinçlenme ve ne yaptýðýný bilmek önemlidir. Plansýzlýðýn sonuçlarý her devirde farklý þekillerde de olsa, her zaman plan yapanýn sevineceði þekilde olmuþtur. Evet, Türk dili çok eski ve yaygýn bir dildir ama ona gereken deðeri vermeden, onu hakkettiði þekilde kullanmadýktan sonra bu büyük dil de zararlara açýk kalýr. Çünkü dil ve kullanýcýlarý olan kiþiler arasýnda kopmaz bir bað vardýr. Türkçenin kullanýcýlarý olan insanlarýn fikirleri bulanýksa, dilleri de bulanýk olacaktýr. Türkçeyle kalýn.
Bu yazıyı web sayfanızda alıntılayın
v.1.4.6 © -
|