Vakıf; kişiye veya kişilere ait gelir, arazi ve mülklerin şahsi mülkiyetten feragat edilerek belli şart ve gaye ile hayır hizmetlerine ebediyen tahsis etmektir. Bu amaçla düzenlenen kayıtlara “vakıf senedi” denir.
İslam medeniyetinin en güzel örneklerinden biri olan vakıflar hayır hizmetlerinin devamına sebep olmakta ve insanları hayra teşvik etmektedir. Bu sebeple ecdadımız Osmanlılar, dünyanın çeşitli coğrafyalarında sayısı otuz bine ulaşan vakıflar kurmuşlardır. Bunların %90’ı ise Balkan ülkelerindedir.
Balkanlarda kurulmuş olan vakıfların Osmanlı’nın çöküşünden sonra İslam’a yapmış olduğu din hizmetlerinin ne kadar hayati bir işlev gördüğüne şahidim.
Sakarya’daki son dönem Vakıflardan biri ve Tozlu Cami Vakfıdır. Gubarizade’lerden El hacc Ahmet Efendi’nin vakfedip gelirlerini teminen dükkânları ve hamamıyla birlikte 1837 yılında yaptırdığı cami 1943 yılında yıkılır. Aynı arsa üzerine Tozlu Camii kurulur. 1960 yılında hizmete açılan Cami 1999 depreminde tekrar yıkılır. Söz konusu kurucu üyelerce 25 Şubat 1965 yılında “Adapazarı Tozlu Camii Kebiri ve Külliyesi Vakfı” na dönüştürülen senede istinaden yeni yönetim deprem sonrasında Cami ve Külliye inşaatına tekrar başlarlar.
Toplam on iki maddeden oluşan Vakıf senedine göre Madde 2: “Birinci maddede tayin ve tarif edildiği üzere Tesis hükmi şahsiyetine dâhil ve onun tasarrufu altında bulunacak gayrimenkuller ile üzerindeki inşaat ve tesisatın ikmali, Bakımı, tamiri, … Külliyeye dâhil gayrimenkuller üzerindeki gayeye uygun inşaatın ikmalinden sonra, İslam dininin icapları ile alakalı, faaliyet gösteren tesis ve derneklere, Eşhasa ayni ve nakdi yardımda bulunmak ve tesisin gayesine giren mevzuların tahakkuku için Gayrimenkul iktisabı da dâhil olmak üzere her türlü hukuki tasarrufta bulunmak… “ yazılmıştır.
Deprem sonrasında görev yapan idare kurulunun Allah’ın bir mescidini ihya etme çabaları kutsaldır. Ekonomik sıkıntılara rağmen zorla bağış toplanmaması, sadece vakfın kira gelirleriyle inşaatın sürdürülmesi asil bir davranıştır.
Vakfı tanıtan kitapçıkta kuruculara ve mütevelli heyetlerine yer verilmiş olmasına rağmen, dönemler boyunca bu kutsal mekânın mihrabında, minberinde ve müezzin mahfilinde görev yapanlara yer verilmemiş. Ahde vefa anlamında bile imam ve müezzinlerden hiç bahsedilmemesini önemli bir eksiklik olarak gördüğümü belirtmek isterim.
Vakıf yönetimi iyi niyetli olmasına rağmen, vakıf kiracıları ile çeşitli dönemlerde ihtilaf yaşadıkları bilinmektedir. Vakfın yaklaşık 40 yıllık kiracıları ile vakıf yönetimi arasında iletişim kopukluğu herkes tarafından bilinmektedir. Geçmiş dönemlerde bazı kiracıların vakıf mülkiyetini, kendi mülkiyeti zannetmeleri de ayrı bir sorun olarak zikredilmelidir.
Vakıf çarşısının tamamen bitirilmesine öncelik verilmemesinden dolayı yaşanan fiziki problemler iletişimi tamamen kopma noktasına getirmiştir. Özellikle geçici olarak namaz kılınan açık alandaki işçilik problemlerinden dolayı yağmurlu günlerde çarşıyı su basmaktadır. Merdiven korkulukları yeni yapılmasına rağmen paslanmıştır. Çok çirkin ve sağlıksız görünmektedir.
Vakıf senedi 2.maddesinde yer alan ibareye istinaden vakıf ruhuna uygun faaliyetler amacıyla Balkan Araştırmaları Derneği adına kiralık bir dükkân talebinde bulunduk.
Vakıf mütevellisinden Tahsin Kara beyefendiye kiranın düşürülmesine istinaden yaptığımız ricaya karşılık “biz indirim değil, bindirim yapmak istiyoruz” cevabını aldık.
İkinci kattaki 25 metrekarelik boş dükkânlar için 400 YTL kira + stopaj talep edildi. Ayrıca 3 aylık kiranın depozito olarak yatırılması gerekiyormuş. Boş teslim edilen üç duvar için depozito almamak vebal midir? Değiştirilemez kural mıdır? Vakıf senedinde yer almasının muhal olduğunu zannettiğim “depozito” kavramını çok anlamsız ve gereksiz bulduğumu belirtmek isterim.
Kiracılardan her hangi birinin, üç aylık kira bedeline tekabül eden parayı rehin alıp on yıllar boyunca kullanmanın neresi “İslami”dir.
İki dükkânın vakıf tarafından “hurda deposu” olarak kullanıldığı ve 8 adet dükkânın uzunca bir dönemden beri boş olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Boş dükkânların, boş kalmaması için uğraş vermek mütevelli heyetinin sorumluluğundadır.
Uzun süreden beri boş olan dükkânların “boş” kalmasının hiç vebali yok mudur?
Vakıf dediğimiz oluşumun tek kuruluş amacı yüksek fiyata dükkânları kiralamak, değilse boş tutmak mıdır?
Vakfa gelir sağlayan kiracıların rızası ve hayır duaları hiç mi önemli değildir?
Kendi esnafıyla oturup çay içmeyen, belki de selam vermeyen Tozlu Cami mütevellisi öncelikle mevcut kiracıları ile barışmalı, helalleşmelidir.
İndi İlahi’deki “Vebal” kavramı sadece kiracılar için değil aynı zamanda mütevelli heyeti için de geçerlidir.
Cami yaparken, gönül yıktığınızın ne zaman farkına varacaksınız?
Bu yazıyı web sayfanızda alıntılayın
v.1.4.6 © -
|