Böyle mi olmalıydı?
Bir gereksinim olarak günyüzü gördü. Kosova’da ilk bağımsız Türk gazetesi oldu. 10 yıl Kosova’da Türklerin sözcü rolünü oynadı. Şimdi de, maddi sıkıntılar yüzünden 17.07.2008 tarihli son sayısıyla okurlarına veda etmek mecburiyetinde kaldı.
Balkanlar! O topraklarda gözümüzü açtık. Nice yüzyıllardır oralar bizim. Evlad-ı Fatihan derler adımıza. Bundan da gurur duyarız. 80 küsur yıldır bir avuç olarak kendi yağımızla kavrulduk. El etek açmadık hiç kimseye. Kimliğimize toz kondurmadık.
Genelde ders kitaplarımız olmadan ilköğretim, öğretmen okulu, lise ve yüksek okulları bütünledik. Dilimiz diye, kültürümüz sanatımız diye, gelenek göreneklerimiz diye, nice ömürler tükettik. Şiir yazdık, beste yaptık, türküler yaktık. Tiyatro oyunları oynadık, halk oyunlarımızla coştuk. Kitap yazdık, gazeteler, dergiler çıkardık. Durmadık. Hep bir şeyler yaptık! Yılmadık! Dilimizle hala varız diye hoşnut olmayanlar oldu. Aldırmadık. Kimliğimize daha bir sarıldık. Ona hiç ihanet etmedik…
Pek te kolay olmadı aslında Balkanlarda bir avuç topluluk olarak zamanın nice fırtınaları karşısında ayakta kalmaya. Makedonya ve Kosova Türkünün alfabe rolünü oynamış, nicelerinin edebiyat aşısını aldığı, Türkçe yazabilmenin tadına vardığı 60 yıllık görkemli varlığıyla önce Birlik Gazetesi tarihe karıştı. Ardından 30 yıllık Tan Gazetesi de aynı kaderi paylaştı. Yitirdiğimiz değerlerden biri de, Türkiye dışında Balkanlarda biricik profesyonel olan Priştine Radyosu Türk Orkestresi’ydi. Sesler, Çevren, Çığ, Kuş, Sevinç,Tomurcuk gibi dergilerin adlarının da geçmişin izlerinde yer alması bizim hikâyemizin içyüzünü en iyi bir şekilde yansıtır diye düşünüyoruz.
1999 Kosova’da yaşanan savaş ardından dilimizin ısrarla unuturulmaya çalışılması, biz Kosovalı Türklerin artık yeni bir konumda olduğumuzun belirtisiydi. Bu zor, sancılı yaşanan günlerin birinde, Mehmet Bütüç Yeni Dönem’i günışığına çıkarıp, incinmiş dilimizin henüz pes etmediğini, bileğinin kolay kolay bükülemiyeceğinin haberciliğini ortaya koyar gibiydi.
Bütüç, Yeni Dönem’le Kosova’da bağımsız gazete olarak bir ilke imza atıyordu. Toprağını satmıştı. Gecesini gündüze katıp başlangıçta güçlü bir kadroyla Türklerin önüne engel olarak çıkan sorunların üstüne yürüdü. Okurlar, halk o zor günlerde Yeni Dönem’de çıkan yazıları büyük bir heyecanla okuyor, bu yürekli yazılardan Türkçe’nin bu topraklarda sonsuza dek yankılanacağı gerçeğinden moral depoluyordu.
Yeni Dönem, Kosova Türklerinin tek siyasi partisi olan KDTP’ye de her fırsatta sahip çıkıp, onu şahlandıran oldu.
N’etsek, neylesek olmuyor. Çark hep bildiğince dönüyor. Sonuçta feryadımız kısır bir döngüde yankılanıp kalıyor diyecektim ki, bugün Av. Zeki Çalışkan’ın internet ortamında ortaya çıkıp:
“…Gazetenizi ticari amaç olmaksızın Kosova Türk dünyası adına elele verecek dostlarla beraber satın almak istiyorum. Kendinizi özgurce ifade edeceğiniz bir platform olarak imkânımız olduğu müddetçe devam etmeniz gerektiğine inanıyorum.. Kimsenin eline bakmadan yayın hayatını devam ettirecek ve işin ruhu gereği özgürce yayın yapacak bir platform oluşturmayı temel ilke olarak kabul eden dostları elele vermeye davet ediyorum..” demesi yüreklere tam anlamıyla su serpti, rahatlattı. Yüreğine sağlık sayın Çalışkan. Bu dopinge hem de nasıl gereksinimimiz vardı.
Evet, bu böyle olmamalı. Bu durum karşısında sağır davranmamalıyız. Bir misyon gerçekleştirmiş Yeni Dönem ve Mehmet Bütüç’e katıksız destek vermemiz gerek. Gün, el uzatmanın, yürek yüreğe olmanın günüdür. Paylaşılacak nice güzellikler, omuz omuza vereceğimiz nice sorunlar bizi bekliyor. Gelin hep birlikte dilsiz değil; konuşan, düşünen, sorunların peşinden gitmekte ödün vermeyen ve gerçekleri dile getirmekten yılgılara meydan okuyan bir Yeni Dönem’in yaşatılmasına, dolayısıyla bu topraklarda Türkçe’nin yarınına yeni ufukların doğmasına fırsat yaratalım.
Bu yazıyı web sayfanızda alıntılayın
v.1.4.6 © -
|